17 Aralık 2017 Pazar

Oda parfümlerindeki tehlike

Eve kimyasal ürün sokmama gayretinde olduğum halde marketlerde satılan, ekranda reklamları çokça dönen bir markanın oda kokusunu almış eşim. Maksat evimiz ferah olsun tabi ki. İçeriğini okumadan, bambu çubukları yerleştirdik, yağ kıvamında olduğu için esansiyel yağlar vardır içeriğinde diye düşündüm, kokusu çok ağırdı ama önemsemedim. Oysa kendim alışveriş yaparken içeriğini okur öyle alırım. Sonraki günlerde yanlışlıkla çamaşır makinesinin üzerine döküldü, ıslak bir bezle sildim, silme sebebim de evin çok ağır kokmaması dökülen parfümden dolayı. Ertesi gün şok oldum, pas tutmaz bir boyası var makinemin ve resmen kabarmış, soyulmuş kokunun döküldüğü bölge, sildiğim halde. Bu nasıl bir kimyasal ki boyayı bile eritebilecek güçte? Hemen paketini aldım (karton, plastik gibi geri dönüşümlü ürünleri ayrı bir yerde biriktiriyorum, diğer çöplerle karışmaması için), üzerinde yazılanları okuyunca eve zehir sokmuşuz haberimiz yok diye düşündüm.

Çöpü zehirli atık olarak sınıflandırılıyor, soluduğumuz havayı ferahlatan ürüne bakar mısınız? Bunun dışında ürünü eldivenle açın uyarısı vardı, belki önemsemiyoruz ama gerçekten boyayı eriten bir maddeden söz ediyoruz. Kaldı ki cildimiz iç organlarımıza göre kimyasallara daha dayanıklı çünkü derimizin en üst yüzeyi ölü hücrelerle kaplı, yani elimize bir zarar vermese de ciğerlerimize soluduğumuzda ordaki hücrelere nasıl zarar vereceği meçhul, tabi aslında meçhul değilmiş araştırırken bir yazıyla, daha doğrusu haberle karşılaştım. Güney Kore'de aynı markanın başka ürününü soluyan insanların bir kısmı ölmüş, bir kısmı hastalanmış ve firma bizim hatamız diyerek özür dilemiş, pazardan çekilmiş. Linkten habere ve firmanın bütün ürünlerinin listesine ulaşabilirsiniz.

https://eksisozluk.com/benckiserin-olumlere-neden-olmasi--5100446


Astım, alerji vakalarının hızla artması tesadüf değil, büyük bir tehdit altındayız kendi sağlığımızı bozuyor, sularımızı, toprağımızı kirletiyoruz. Aldığımız ürünlere, evimize soktuğumuz kimyasallara dikkat edelim, anneler babalar evinde küçük bebeği çocuğu olanlar için daha da önemli çünkü; büyüme çağında hücrelerin devamlı çoğalması gerekirken bu kimyasallara maruz kalmak daha kötü. Çocuklar sağlıkla büyüyüp gelişmek yerine hastane odalarında geçiriyor günleri. Çünkü tek mesele oda kokusu da değil, parfümlü ağır kimyasallar içeren deterjanlar, temizlik ürünleri, kozmetikler, çamaşır suları da tehdit etmekte sağlığımızı. En basiti zeytinyağlı sabun dururken parfümlü şampuanlar kullanmamızın sebebi nedir? İçeriğinde kaç çeşit kimyasal, sentetik kokular. Çamaşır yumuşatıcısı ve bulaşık parlatıcısı olarak elma sirkesi bütün ürünlerden daha başarılı bir iş çıkardığı halde neden hem paramızı hem sağlığımızı harcayalım? Arap sabunu, sirke dururken neden ev temizliği için çeşit çeşit kimyasal almak zorunda olalım?


Reklamlarla bize dayatılan temizlik anlayışının ne kadar saçma olduğunu anladığımızda geç olmasın, sağlığımızı yitirmiş, çevremizi kirletmiş olmayalım. Çok basit gördüğümüz ürünler dahi bedenimize çevremize ne zararlar veriyor, düşünelim. Fosfatsız deterjanların kullanılmaması için bir sergi vardı, çok beğendim, balıkların bu sebeple öldüğünü biliyor muydunuz mesela? Bize ne balıktan diyenler elbet olacaktır ama bir canlıyı öldürecek kadar güçlü bir madde, bizi hemen öldürmese de süründürür bunu unutmayın, kaldı ki bu atıklar doğada hemen yok olmuyor bize zehirlenmiş su kaynakları ve zehirli tarım alanları olarak geri dönüyor. Etimatik hem yerli hem fosfatsız bir deterjan, parfümde içermiyor, hammaddesi de doğal bir maden olan bor. Marketlerde bulamazsanız da muhakkak isteyin getirsinler. Yerli malı doğal ürünler yok değil ama reklamı yeterince yapılamıyor. Televizyonda, medya sektöründe paradan çok insan ve çevre sağlığını düşünen insanların artması dileğiyle.



Firmalar satış yapmak için her yolu deneyebilir, bizlerin görevi evimize en doğal en zararsız ürünleri sokmak. Ben bu temizlik ve kişisel bakım meselesini en az beslenme kadar hatta bir yönüyle ondan da önemli görüyorum, çünkü bu kadar kimyasal atık havaya, suya, toprağa karışırken yediğimiz ürünlerin de temiz ve sağlıklı olmasını beklemek zor.

10 Aralık 2017 Pazar

Aşı hakkında bilinmeyenler

Aşağıda linkini de vereceğimiz sayfada, Amerika'da bütünsel bir tıp doktorunun semineri var. Ben kısaca özetlemeye karar verdim, 2 saatlik uzun bir seminer. Aşıların tarihçesini ve zararlarını konu alıyor, ayrıca aşı sonrası kendisine otoimmün şikayetlerle gelen hastalarının iyileşme öyküleri de var:

Dr. R.E. Tent
Otoimmun hastalıkların patlaması:

1955 yılında Polio (çocuk felci) aşısı ilk olarak maymunlarda deneniyor, güvenlik testlerinden sorumlu bakteriyolog Bernice Eddy, bazı aşıların içindeki virüslerin ölmediğini ve canlı olduğunu görüyor, deney yaptıkları maymunlar felç geçiriyor ve aşının piyasaya sürülmesini ertelemeye çalışıyor. Başka bir doktor çocuk felci aşısının güvenilirliğinden şüphe duymuyor ve bunu ispatlamak için kendi torunlarında denemeye karar veriyor; erkek torunu aşıdan 2 gün sonra vefat ederken, kız torunu felçli kalıyor. Gene aynı sene içinde kitlesel aşılamaya devam ediliyor ve aşı (Salk ve Sabin polio aşıları) sonrasında pek çok çocuk ölüyor, kimisi felç geçiriyor, ve bu tarihteki en büyük sağlık skandallarından biri olarak görülüyor. Birçok istifa geliyor bu olayın ardından.

Fakat 1956'da Bernice Eddy, başka bir bakteriyolog Sarah Stewart ile tanışıyor. 1957'de ''polyoma'' adını verdikleri ve memelilerde kansere sebep olan bir virüsü keşfediyorlar. 1959'da aşıların üretildiği maymun böbrek hücrelerinde de buna benzer bir virüsün olduğunu buluyorlar. Polio virüsü üretiminde, kansere sebep olan virüslerinde aşılara karıştığını düşünüyorlar. Bernice Eddy ''Bütün bir jenerasyonu kansere sebep olan maymun virüsleriyle aşıladılar'' diyerek gelecekteki kanser salgınını öngörüyor.

Aşı ile beraber yalnızca tek bir virüs enjekte edilmiyor bizlere. Bunun en önemli  örneği aşılara kontamine olmuş SV40 virüsü. 1997 yılında National Canser Institute dergisinde yayınlanan bir yazı: ''1950'li yıllarda SV40 virüsü gibi onlarca virüsle kontamine olmuş Salk ve Sabin polio aşıları Amerika ve Avrupa'da çocuklara uygulandı.'' Ve bu virüs pek çok beyin ve kemik kanseri vakasında tümörlerde bulundu. Bugünse SV40 virüsü, yumuşak doku kanserlerindeki (akciğer, göğüs, lenfoma, prostat, beyin ve cilt kanserleri) artışın sebebi olarak gösteriliyor.

Aşağıdaki tablolarda hangi aşının hangi hücrelerden kalıntılar içerebileceği gösteriliyor, son resimde Türkçe'sini bulabilirsiniz. Aşı markalarını da görmek isteyenler için orjinalini ekledim. Dr. Tent aşılardaki insan ve hayvan DNA'larını ve hücre kalıntılarını, bugün hızla çoğalan ve vücudun bağışıklık hücrelerinin, kendi hücrelerine saldırarak oluşturduğu otoimmün rahatsızlıkların sebebi olarak görüyor. Çünkü aşılarla sadece hedeflenen hastalığa ait virüsler değil, başka virüsler ve doku kalıntıları da kana karışıyor. Gazetede 10.12.2011 tarihinde yayınlanmış bir haber: ''Amerikan hükümeti Hep B aşılarının Lupus hastalığına yol açtığını kabul etti.'' Hep B, Amerika'da doğumdan hemen sonra bebeklere yapılan bir aşı, MS ile ilişkili olduğu da tartışılıyor. Aşılarla bedenimize kanser, bulaşıcı virüsler ve kısırlığa sebep olan kimyasallar yüklüyoruz.







Peki bu kadar zararlıysa neden aşılanıyoruz? Çünkü hastalıkların riskleri hakkında insanları korkutuyorlar ve aşıların olası riskleri hakkındaki bilgilerden halkı mahrum ediyorlar.

Bu kısım aşılardan bağımsız bir bölümdür :)
Dr. Rent'in bağışıklık sistemini güçlendirmek için önerilerini eklemek istedim; bitkisel takviyeler önermiş, susam yağı, sarımsak ve hammaddesi ''curcumin'' olan bir ilaçtan bahsetmiş. ''Curcumin'' (Türkçesi var mı bilmiyorum bu bileşiğin) zerdaçalda bulunan bir bileşik ve Prof. Mutlu Demiray kansere karşı kullanarak ve bir hastanın akciğer kanserini iyileştirerek tıp literatürüne geçti; belki medyada görmüşsünüzdür. Ben röportajını dinlediğimde yemeklere özellikle zerdeçal eklemek gerektiğinden bahsediyordu. Bunlar da bonus olsun yazıyı sonuna kadar okuyan arkadaşlara.
Görsellerin alındığı site (Seminerin ingilizce özeti de mevcut): http://gnowfglins.com/2013/02/08/4-things-you-didnt-know-about-vaccines/
Seminerin tamamı: https://www.youtube.com/watch?v=-aHRMjVHggI