23 Haziran 2016 Perşembe

Sağlıklı kalmanın püf noktaları :)

     Seyrettiğimiz bütün reklamlarda veya kimi sağlık uzmanlarının önerilerinde mikroplara savaş açmamız gerektiğini düşünürüz. Bizi hasta edenin mikroplar olduğunu düşünür onları öldürünce herşeyin düzeleceğini ümit ederiz. Peki gerçek bu mu? Bizi hasta eden mikroplar mu yoksa kimyasallar gıda sektörü ve ilaçlar mı? Bugün bunu tartışmayı düşünüyorum sevgili okurlar.
     Öncelikle ben çoğumuz gibi hastaya nane limon kaynatılan, sırtına vicks sürülen bir evde büyüdüm, bitkilerin şifa olacağını ucundan öğrendik. Aynı zamanda yiyeceklerin de şifa ve zarar getirebileceğini sonradan öğrenecektim. Bizim nesilde yemekler evde yenirdi, dışarda pek yemek yemeyen çocuklar olarak sağlıklıydık, çok şükür işi başından aşkın da olsa annem her gün çok güzel yemekler yapardı, hala onun kadar güzel yapamadığımı biliyorum. Eskiden annelerimiz daha çok çalışırdı ama onlar da daha sağlıklıydı. Ev yemeklerinde insanı iyileştiren birşeyler vardı :) Bir de daha çok hareket etmek için illaki spor salonlarında koşturmak gerekli değildi, kendi işimizi kendimiz halletmek de pek çok sağlık sorununun hiç oluşmaması adına kıymetliydi. Neydi peki ev yemeklerinde insanı iyileştiren şey? İnsan doğası gereği eşyaya nüfuz eder, biz yemek yaparken sevgimi kattım deriz ya hani işte o aslında gerçek, ben yemekleri yaparken Bismillahirrahmanirrahim diye başlarım, unuttuğum zaman da ne zaman hatırlarsam söylerim. Niyet çok önemlidir, lezzetli olmasına ve şifa olmasına niyet ederek pişirin yemeklerinizi. Yemekleri sadece karnımızı doyurmak için yapmıyoruz bunu anlamak gerekli, çocuklarımıza kendimize şifa olacak bize enerji verecek olan da yiyeceklerdir. Dışardan illaki birşeyler yenecekse en doğalı seçilmeli, çok karışık içerisine ne koyulduğunu bilmediğimiz yemekler lezzetli olabilir ama bizleri hasta edebilir.
     Sadece yemek değil tabi artık paketli gıdaların da sayısı arttı, her eve giriyorlar bisküvi, kek, margarin olarak. Bunlar özellikle çocuklar için daha tehlikeli sayılabilir, çünkü sadece bunlarla beslenen bir nesil yetişiyor. Lütfen ev yemeklerine, sebze ve meyveye, Allah'ın yarattıklarına gereken değeri verelim. Çilek yerine çilek aromalı şeker yemeyelim. Vücudumuz ve vücudumuzdaki iyi bakteriler Allah'ın yarattığı fıtratımıza uygun besinleri sindirebilir ve onlardan enerji temin edebilir. Fakat insanın kar uğruna daha ucuza üretmek için doğal değil kimyasal, yapay aromalar tatlandırıcılar kullanması ve bizim bunları tüketmemiz ne yazık ki insan sağlığını bozmaktan başka bir amaca hizmet etmiyor. Üstelik sağlığı bozulan insan, şifayı iyi beslenmekte, hareket etmekte değil hastanelerde daha yüksek dozlarda kimyasal ilaçlar alarak arıyor. Lütfen yediklerimizin içeriğini araştıralım, sadece lezzetli olduğu için tüketmeyelim hazır ürünleri. Allah bizler için nice meyveler sebzeler yaratmış, hatta ülkemizde yetişmeyen ürünler bile artık heryerde kolaylıkla bulunabiliyor. Doğalı dururken yapay lezzetlerle kendimizi hasta etmeyelim dostlarım. Bunu kendimize uygulayamazsak çocuklarımızın da bizi taklit edeceğini unutmayalım. Hastalıklar kapımızı çaldığında niye beni buldu demeyelim. Ben nasıl bir hayat sürdüm, neden böyle oldu, neleri düzeltmeliyim diyelim.
      Kimyasallar konusunda da çok hassas olmak zorundayız, her şey reklamlarda göründüğü gibi değil; deterjanlar çoğunlukla içeriği insan sağlığına zarar veren ürünlerdir, bu konuda bitkisel deterjanlara yönelmenizi öneririm, veya yerli malı bordan üretilen bir deterjanımız var Etimatik onu deneyebilirsiniz, yumuşatıcı yerine bir tatlı kaşığı kadar elma sirkesi, yerleri silmek için bir kova suya bir kaşık kadar elma sirkesi, bulaşık makinenizde parlatıcı yerine elma sirkesi kullanabilirsiniz. Hiçbir zararını görmediğim gibi çok faydasını gördüm, özellikle oğlum alerjik egzaması olan bir çocuktu, önceden nefesi sıksık tıkanan oğlum çok şükür ki deterjanları bıraktığımızdan beri daha iyi. Bu arada arap sabunu da koltuklarda, yerlerde çok amaçlı bir temizleyici olarak kullanıyorum, bitkisel yağlardan üretiliyor, oğlumun biberonlarını dahi sıvı arap sabunuyla yıkıyorum. Kimyasalların zararlarını blogumdaki diğer yazılarda da okuyabilirsiniz. Siz de hem kendinize hem de çevrenize zararı dokunmayan markaları araştırın lütfen. LR ürünleriyle ilgili yazım da burda.
     Ev işleri konusunda değindiğim gibi kendi gündelik işlerimizi bile spor olarak görmek mümkün ama üşenmeden severek yapmalıyız işlerimizi, uzak da olsa çocuğumuzu elinden tutup parka götürmeyi televizyon izlemeye tercih etmeliyiz, bir tatlı veya yemek yaptığımızda bir kat üst komşuya çıkmaya üşenmemeliyiz. Markete, işe veya okula eğer evimize yakınsa yürüyerek gitmeliyiz. Bebekli olduğum için asansörü sık sık kullanmaya başladım ve ne yazık ki metroda, avm'lerde hiç de ihtiyacı olmayan insanların asansörlere bindiğini gördüm, hem engelli, bebekli, yaşlı insanların hakkını almış oluyoruz hem de daha sağlıklı olabilmek için hareket etmek gerektiğini unutuyoruz. Bu bakış açısını sağlıklıyken hayata geçirmek daha önemlidir. Ama hastalık belirtilerini görür görmez insanın kendini düzeltmesi de mümkündür yeter ki şifanın kendi içinde gizli olduğuna, kendi şifasını kendi hayatını güzelleştirerek bulacağına inansın.
     Hastalık tabi ki kimsenin istemeyeceği bir durum, sağlığın en önemli nimetlerden olduğunu insan hasta olmadan da anlayamıyor bazen. Diğer yazılarımda belirtmiştim eğer kendimizi düzeltmeye, şifaya niyet edersek bu hastalıklar aslında bizi doğru yola ileten bir kılavuz olup bizi yüklerimizden kurtarabilir. Kötü alışkanlıklarımızı bırakıp, daha güzel sağlıklı, şükür dolu bir hayata adım atabiliriz. Ama bütün bunlar için insan geçmişte yaptığı hatalardan ders çıkarmalı ve Allah'ın emrettiği gibi yaşamalıdır. Sağlıklı günler dilerim.

22 Haziran 2016 Çarşamba

Galeta unu nasıl yapılır?

Evde galeta unu yapıp şinitzel için, balık kızartmak için, köftelerinize lezzet vermek için kullanabilirsiniz. Hem de israftan kurtularak, bayat ekmeklerden faydalanarak :) Tarifini veriyorum sevgili okurlar:
Bayat ekmekleri dilimleyip, küçük küçük parçalayıp fırın kabına, tepsisine kuru olarak yerleştiriyoruz, 180 derecede hafif kızarana kadar 15,20 dakika kadar falan bırakıyoruz. Çıkartınca kuru ve sert olması gerek ama yanmamasına da dikkat edin. Fırınlanmış kurumuş ekmeklerimizi mutfak robotundan veya blendırdan geçiriyoruz veeee galeta unumuz hazır; eğer beyaz büyük parçalar varsa ve tam kurumamışsa, 10 dakika daha fırınlayıp mutfak robotundan veya blendırdan geçirme işlemini tekrarlayabilirsiniz. Zaten un haline gelmesin, büyük büyük de olur derseniz bir seferlik yapmak yeterlidir. Köfte tavuk balık yemekleriniz için lezzet vericidir, ayrıca bayat ekmekleri değerlendirmek için de çok güzel bir yöntem :) Bu arada facebook sayfama da burdan ulaşabilirsiniz. İyi günler dilerim..




4 Haziran 2016 Cumartesi

Protein ağırlıklı diyetler

     Merhaba, hızlı kilo vermek isteyenlerin çokça rağbet ettiği protein ağırlıklı diyetlerden bahsedelim; ben Dukan diyetiyle böyle bir akımın varlığından haberdar oldum. Dukan diyetinin ilk aşamasında ağırlıklı demek doğru olmaz sadece proteinle besleniyorsunuz, diyete belli bir zaman sonra sebze, meyve ve karbonhidratları dahil ediyorsunuz. Çok hızlı bir şekilde ödem atıp kilo vermenize yardımcı oluyor, çünkü sıfır karbonhidrat demek gitsin kilolar demekle eşdeğer ve hiç aç kalmıyorsunuz. Ama ne yazık ki etkili olduğu kadar zararları da göz ardı edilecek türden değil, bugün bu diyetler hakkında konuşmak istiyorum.
     Çok kısa sürede kilo vermekse hayaliniz, protein ağırlıklı diyetler tam size göre gibi duruyor, fakat başlamadan önce bir düşünün derim. Kilo vereyim derken, vücudunuza zarar verip organlarınızı yaşlandırmak istemezsiniz diye düşünüyorum. Protein sindirimi zor bir besindir ama elzemdir, vücuttaki onarımı sağlayan aminoasitlerden oluşur. Fakat fazla miktarda alındığında vücuttaki toksik atıklar artacak, bağırsak ve böbrekler için ciddi anlamda zorlu bir süreç başlayacaktır. 3 öğün protein yediğimiz bir diyet sağlıklı görünebilir ama vücudumuz öyle söylemiyor. Proteini karnınızı tok tutması adına kesinlikle diyetinizden çıkarmamalısınız, en hafif şekliyle yoğurt ve peynir olarak tüketebilirsiniz. Her gün et ve süt ürünlerini gereken miktardan fazla yediğimizde ise sindirimini tam olarak gerçekleştiremeyebiliriz, bağırsaklardan kana karışan tam sindirilemeyen proteinlerse alerjilere sebep olabilir. Üstelik kanı temizlemekle görevli böbrekleri gereğinden fazla yorabilir ve böbrek rahatsızlıklarına merhaba diyebiliriz. Zaten kilo alan insanların çoğunda böbreklerin yeterince çalışmadığını ve toksik maddelerin yağ içinde depolandığını biliyor muydunuz? Diğer yazılarımda ve Aidin Salih hanımın Gerçek Tıp kitabında detaylı bilgiyi bulabilirsiniz.
      Kilo vermek için sindirimin ve boşaltımın sağlıklı olduğuna emin olmalıyız, peki bu nasıl olacak?Aidin hocanın da bahsettiği gibi organları temizlemenin, resetlemenin en güzel yolu oruçtur, şifa oruçları haftanın belirli günlerinde yapılabilir sağlık durumunuza göre 3 ila 10 gün sürebilen sadece su veya meyve suyu içilen açlık oruçları düşünülebilir. Bana göre en uygulanabilir olanı haftanın 2 gününü oruçlu geçirmekti ve gördüğüm pek çok faydası oldu. Ramazan oruçlarının haricinde şifa için oruç tutmak hem sağlığım açısından hem de manevi anlamda huzur verdi diyebilirim. Her gün çeşit çeşit, karışık yemekler yiyerek vücudumuzu ne çok yormuşuz meğer. Şimdi daha enerjik daha sağlıklı daha mutlu olduğumu düşünüyorum. Diyetle değil sağlıklı bir yaşam planlamasıyla insan kalıcı olarak kilo verebilir bunu da görmüş oldum. 
      Çok hızlı kilo vermek, çevremizin baskısı, yetişilecek bir düğün bir tatil sebebiyle önemli olabilir ama sağlıklı bir hayata geçmek bizler için daha önemli olmalı, kilolarımızı verirken sağlığımızı koruyamazsak bu kiloları sağlık problemleriyle boğuşurken tekrar almamız mümkün. Üstelik daha vahim bir tabloyla karşılaşacağız, sağlığımız elimizden gitmiş ve kilolarımız bizimle kalmış olacak. Kilo problemleri yaşayan insanların protein diyetlerinin aksine, sıvıları sebze ve meyveleri diyetlerinde artırmaları gerekecektir, çünkü halihazırda proteini gereğinden fazla tüketiyor olabilirler. Sabahları bir dilim limon eklediğiniz suyunuzu içmeyi ihmal etmeyin, bağırsaklarınız böbrekleriniz hatta cildiniz için bile faydasını göreceksiniz. Aynı şekilde akşam yemeklerinden önce de içebilirsiniz, oruç tuttuğunuzda orucunuzu bu suyla açabilirsiniz, hücrelerin büyük bir kısmının sudan oluştuğunu vücudumuzu temizlemek için de suya ihtiyaç duyduğumuzu unutmayalım. Sadece yemeklerden önce değil tabiki tazelenmek ve yenilenmek için suyumuzu içelim. Bize uygun bitki çaylarının ve maden sularının da en az su kadar faydalı olduğunu unutmayalım. Çay yerine tükettiğimiz asitli şekerli içeceklerin, aşırı tüketilen çay ve kahveninse vücudun susuzluğunu artırıp hücrelerin yaşlanmasına sebep olduğunu unutmayalım. Suyun önemini başka bir yazımda daha detaylı paylaşmayı düşünüyorum, hepinize sağlıklı günler dilerim :)